Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan devrimler neticesinde resmi olmasa da kamuda başörtülü bireylerin çalışmasına izin verilmemiştir. Ancak bu durumun sorun haline gelmesi 60’ların sonu 70’lerin başında İslami bir yükselişin gözle görülür hale gelmesi ile yavaş yavaş gün yüzüne çıkmaya başlamıştır.
Bahsi geçen dönemlerde her ne kadar başörtülü öğrenciler mezun olabilmişse de 90’lı yıllara gelindiğinde bu sorun artık çıkmaza girmiş ve 28 Şubat Post-modern darbe ile başörtüsüne darbe vurulmuştur. Hem çalışma özgürlükleri hem de okuma özgürlükleri ellerinden alınan başörtülü vatandaşlarımız mağdur durumda kalmışlardır. Tüm bunların yanında zor kullanılmış, inancının gerektirdiği gibi giyinme istekleri engellenmiştir. Dünya’nın hiçbir özgür, demokrat ve medeni ülkesinde, hiç kimse dini inancından dolayı eğitim ve iş imkanlarından mahrum edilmemiştir.
Kuruluş gayemiz olan muhasır medeniyetler seviyesine ulaşmak için kişi hak ve hukukunun üstün, özgürlüklerin ve demokrasinin her gün taze fidanlar gibi yılmadan dikildiği bir Türkiye için Demokratikleşme Paketi gerekli, demokratikleşmenin sürmesi için de demokrat ve özgür bireylerin yetiştirilmesi için zemin hazırlanması gerekmektedir. Sayın başbakanımız Recep Tayip Erdoğan’ın geçen hafta açıklamış olduğu paket ile bu adım atılmıştır. Buna göre 16/7/1982 tarihli ve 8/5105 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmeliğin 5. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin birinci paragrafında yer alan “Kadınlar;” ibaresinden sonra gelen birinci cümle yürürlükten kaldırılmış ve aynı paragrafta yer alan “Ancak bazı hizmetler için özel iş kıyafetleri varsa görev sırasında kurum amirinin izni ile bu kıyafet kullanılır” şeklindeki ikinci cümle (a) bendinden çıkarılarak maddenin sonuna (c) bendi olarak eklenmiştir.Böylelikle inandığı değerler ve mesleği hatta en güzel çağları arasında seçim yapmak zorunda kalan bayanlara tekrar mesleklerine dönme imkanı sağlanmıştır. 28 Şubat ile esen soğuk rüzgarlar artık yerini güneşli ve güzel günlere bırakacaktır.
Bu atılan ilk adım Türkiye Cumhuriyeti’nin gelecekte hedeflediği Büyük Türkiye için sağlam bir temel teşkil etmektedir. İnsan hak ve özgürlüklerinin güvence altına alındığı bir ülkede kafasında sorun olmayan, ileriyi hedefleyen ve sonuca ulaşmak için çaba sarf eden bireyler, yeni nesiller bugün atılan bu adımla daha emin ve inançlı olacaktır.
Kamuda gelen bu serbestlik ile gelecekte, 1966 da zorla başı açılarak okula devam eden Nesibe Bulaycı’lar, zorla başı açıldığı için okulu bırakmak zorunda kalan Hatice Babacan’lar, başı kapalı olduğu için Baro’dan ihraç edilen Emine Aytekin’ler, Merve Kavakçı‘lar, ne de Çankırı’mızda inancının gereğini yaptığı için öğretmenliğine son verilen Hatice Çağlar’lar olmayacaktır. Artık özgür, hak ve hukuk gözetilen bir Türkiye vardır. Bu Yeni Türkiye’nin inşası demektir.